NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
عَبْدَةُ
عَنْ
عُبَيْدِ
اللَّهِ عَنْ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ الْقَاسِمِ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ
عَائِشَةَ
قَالَتْ نُفِسَتْ
أَسْمَاءُ
بِنْتُ
عُمَيْسٍ
بِمُحَمَّدِ
بْنِ أَبِي
بَكْرٍ
بِالشَّجَرَةِ
فَأَمَرَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
أَبَا بَكْرٍ
أَنْ
تَغْتَسِلَ
فَتُهِلَّ
Âişe (r.an'ha) den;
demiştir ki:
Esma bint Umeys,
(Zulhuleyfe'de) ağacın altında Muhammed b. Ebî Bekr'i doğurdu da, Resûlullah
(s.a.v.) Ebû Bekr'den (Esma'nın) yıkanmasını ve ihram'a girmesini istedi.
İzah:
Müslim, hac; İbn Mâce,
menasîk; Nesâî, tahare; hayz, menasİk; Dârimî, menasik; Muvatta, hac; Ahmed b.
Hanbel IV, 169.
Nifas: Çocuk doğurmak
ve doğum sonrası gelen kan manalarını ifâde eder; hayz manasına dahi
kullanılır.
Hadisin bir rivayetinde
Hz. Esmâ'nın ağacın yanında, diğer rivayetinde Zülhuleyfe'de, başka bir
rivayetinde Beydâ'da doğurduğu bildiriliyor. Bunlar birbirine yakın yerlerdir.
Ağaç Zulhuleyfe'dedir. Beydâ, Zulhuley-fe'nin kenanndadır.
Kadı İyaz:
"İhtimal Hz. Esma, göze görünmemek için Beydâ kenarına inmiştir; Nebi
(s.a.v.)in konakladığı yer Zülhuleyfe'de idi; orada gecelemiş orada ihrama
girmişti..." diyor.
Hadis-i şerif, nifaslı
ve hayızh kadınların ihrama girebileceklerine delildir. Bunların ihram için
yıkanmaları Hanefîlerle Şâfiilere ve cumhur-ı ulemaya göre müstehap,
zahirîlerle Hasan el-Basrî'ye göre vacibdir.
Hayz ve nifaslı
kadınlar tavafla iki rekât tavaf namazından maada bütün hac fiillerini
yapabilirler. Çünkü Nebi (s.a.v.): "Hacıların yaptığı her şeyi yap;
yalnız tavaf etme" buyurmuştur.
Bu hadis iki rekât
tavaf namazının sünnet olduğuna delildir. Zira Hz. Esma bu namazı
kılmamıştır.[A. Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, VI, 384.] Ayrıca bu
hadis gerek hac ve gerekse umre yapmak isteyen kimseler için gusletmenin
müstehap olduğunu, bu konuda kadının hayızh veya nifaslı olup olmaması arasında
da bir fark bulunmadığını ifade etmektedir. Çünkü buradaki guslden maksat,
maddi temizliktir. Bu bakımdan suyun bulunmaması veya suyu kullanmaktan aciz
kalınması halinde yapılacak teyemmüm de guslün yerini tutmaz. Zira teyemmüm
manevî pisliği giderirse de maddi pisliği gidermez. Bu meselede ulemâ görüş
birliğindedir.